İnsanlık Serüveninde Başarı ve Mutluluk:Robot Değiliz Hiçbirimiz

Kardel Rüveyda ÇETİN
5 min readMar 18, 2024
Photo by Kenny Eliason on Unsplash

Günümüzde başarı ve tatmin için gerekli faktörleri anlamak ve dengelemek giderek karmaşık hale geliyor. Bazen, kendimi sürekli öğrenmem gereken çok fazla şey olduğu hissi içinde bulurken bazen de hiçbir şey öğrenmek istemeyip sadece durmak ve dünyada öylece süzülmek istediğimi farkediyorum. Film&dizi izlerken bile sürekli ilerleterek izlerken buluyorum kendimi. Müzik dinlerken ise hiçbir duygunun bana geçmediği robotik bir evrende yaşıyormuşum hissiyatında oluyorum çoğu zaman.

İnsan mesleğiyle ilgili okumalar yapmak istiyor ve kendini geliştirmek ona bir haz veriyor, bu doğru.Ancak bunlar bir yana dursun, insan kendini farklı alanlarda da geliştirmek ve okumalar yapmak istiyor. Dini olabilir, felsefi olabilir, tarihi olabilir veya hiç izlemediğiniz film türlerini izleyerek bunların sizlere farklı bakış açıları katmasını istiyor olabilirsiniz. Bu konu başlıklarının çeşitliliği sizin ilgi alanlarınıza göre değişebilir. Her şeyi geçtim, en basitinden doğaya karışmak ve doğayla ilgili belki de daha önce hiç dikkat etmediğiniz ayrıntıları incelemek isteyebilirsiniz. Günlük yürüyüşünüzü müzik, podcast vb dinlemeden tamamen doğa sesleri eşliğinde yapmak isteyebilirsiniz. Ki işte bunların belki de tamamı bizim entelektüel anlamda gelişmemizi sağlayacak ve dünyayı daha yakından tanıyabilmemizi sağlayacak şeyler olabilir.

Bertrand Russell şöyle söylüyor;

“ Bütün gününüzü temel ihtiyaçlarınız için harcarsanız asla kendinizi entelektüel ve kültürel anlamda geliştirecek fırsat yaratamazsınız.”

“Tembellik medeniyetin direğidir.”

“Çalışmak abartılmış bir erdemdir.”

Tamam Bertrand abiciğim güzel söylüyorsnu ama hayatın devam edebilmesi için temel ihtiyaçlarımızı da yerine getirmek zorunluluğunda olduğumuzu her an hatırlamamız gereken bir hayat düzeninde yaşıyoruz. Keşke hayat Bertrand Russel’ın söylediği gibi veya Ajda Pekkan’ın — Boşvermişim Dünyaya şarkısındaki gibi kolay olsaydı.

Boşvermek? Tek kelime olabilir, insana söylemesi çok kolay gelebilir. Peki siz bu kelimeyi karşınızdakine kurduğunuzda o kişi gerçek anlamda bir şeyleri boşverebiliyor mu? Ya da size kurulduğunda; “Aa evet ya, ben en iyisi mi bunu boşvereyim.” mi diyorsunuz? En son ne zaman bir şeyleri boşverebildiniz? “Boşversene ya”, “Boşver, takma kafana”, “Boşver, yorma kendini.” gibi cümleler dünyanın en kolay kurulan cümleleri olsa da bence bunu eyleme dökebilen kişi sayısı çok çok azdır. Boşver denilen şeyler halının altına süpürülemeyecek şeylerse eğer, kolay bir şekilde boşveremiyorsunuz. Daha doğrusu boşvermek, boşverebilmek biraz lüksmüş gibi geliyor. Belki de boşverebilme duygusuna alışkın olmadığımız içindir, kim bilir?

O zaman bu “Boşver” ve türevi cümleler,biraz…. Nasıl desem? Samimiyetsiz mi sanki :)? Ya da günü ve olayı kurtarmak için söylediğimiz klasik bir kaçış cümlesi mi? Peki peki neyden kaçıyoruz ?Boşvermek isteyip de boşveremediklerimizden mi? Yoksa kendimizden mi? Bunun ucu biraz açık, sizlerin içsel yolculuğuna bırakıyorum. :)

Bunlarla ilgili araştırma yaparken hayatımızdaki dengesel durumları sağlamak için Abraham Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi gibi temel bir modele denk geldim ve insan psikolojisinin anlaşılmasına önemli bir katkı sağlayabileceğini düşünüyorum. Bu hiyerarşi, insan ihtiyaçlarını beş aşamalı bir piramit şeklinde düzenliyor ve ihtiyaçların sırayla tatmin edilmesi gerektiğini öne sürüyor. Ancak, bu modelin herkes için geçerli olduğunu varsaymak doğru olmayabilir çünkü insanlar farklı kültürlerden gelirler ve farklı yaşam deneyimlerine sahiptirler. Bu nedenle, işte başarı ve tatmin için kişisel gelişim stratejileri oluştururken, bu farklılıkları göz önünde bulundurmak ve her bireyin kendi yolunu bulmasına izin vermek önemlidir.

Abraham Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi, insan psikolojisinin temel bir modelidir ve insanların ihtiyaçlarını beş seviyeli bir piramit şeklinde düzenliyor. Bu model, insan davranışlarını ve motivasyonlarını anlamak için bir çerçeve sunuyor ve ihtiyaçların bir sırayla tatmin edilmesi gerektiğini öne sürüyor.

İlk seviyede yer alan fizyolojik ihtiyaçlar, insanın hayatta kalması için temel gereksinimleri içeriyor. Bu ihtiyaçlar, yiyecek, su, barınma ve uyku gibi biyolojik gereksinimleri kapsıyor. Fizyolojik ihtiyaçlar karşılanmadığında, insanlar diğer ihtiyaçlarını ihmal ediyorlar ve öncelikle bu temel ihtiyaçları karşılamak için çaba gösteriyorlar

İkinci seviye, güvenlik ihtiyacını içeriyor. İnsanlar kendilerini fiziksel ve finansal olarak güvende hissetme ihtiyacı duyuyorlar. Güvenlik ihtiyacı, istikrarlı bir iş, sağlam bir barınma ve korunma gereksinimlerini içeriyor. Tehdit altında hissetme ve belirsizlik, bu ihtiyacın karşılanmamış olduğunu gösterebiliyor.

Üçüncü seviye, aitlik ve sevgi ihtiyacı. İnsanlar sosyal ilişkilere, sevgiye ve bağlılığa ihtiyaç duyuyorlar. Aile, arkadaşlar, romantik ilişkiler ve topluluklarla bağ kurma arzusu, bu seviyede önemli. İnsanlar, sevildiklerini ve kabul gördüklerini hissetmek için bu tür ilişkilere ihtiyaç duyuyorlar ki bu da bizim robot olmadığımızı gösteriyor.

Dördüncü seviyede, saygı ihtiyacı yer alıyor İnsanlar, kendilerine saygı duyulmasını ve başkalarının saygısını kazanmayı arzuluyorlar. Statü, prestij ve başarı gibi unsurlar, bu ihtiyacın bir parçasıdır. İş yerinde ve toplumda değerli hissetme ihtiyacı, bu seviyede odaklanır.

Beşinci ve en üst seviyede yer alan kendini gerçekleştirme ihtiyacı, insanın potansiyelini tam olarak geliştirmesini içeriyor. Kişisel büyüme, yaratıcılık, hedeflere ulaşma ve en iyi versiyonunu bulma bu seviyenin odak noktasıdır. İnsanlar, bu seviyede içsel tatmini ve kişisel anlamı bulmaya çalışıyorlar.

Sonuç olarak bana göre hayatın kendisi bir sanattır ve her birimiz kendi şaheserimiz için uğraşıyoruz. Başarı ve tatmin, sadece hedeflere ulaştığımızda değil, bu yolculuğun her anında içimizde hissettiğimiz mutluluk ve huzurda gizlidir. Kendimizi gereksiz kaygı ve endişelerden arınmaya izin vererek,bolca şükrederek , içsel zenginliğimizi keşfederek kendimizi hem işimizde hem de entelektüel açıdan geliştirebiliriz. Russell’ın vurguladığı gibi, temel ihtiyaçlarımızı karşılamak için harcadığımız zamanın, entelektüel çabalarımız için kısıtlı bir kaynak olduğunu unutmayalım. Ancak, boş zamanlarınızı etkili bir şekilde kullanarak entelektüel gelişim için zaman ayırabilirsiniz. Felsefe, bilim, tarih, sosyoloji gibi çeşitli konularda okuma yapıp araştırma yapabilirsiniz. Felsefi eserler okuyarak, karmaşık kavramları anlamak ve analiz etmek için zihinsel yeteneklerimizi kullanabilirsiniz. Bilimsel makaleler ve araştırmaları okuyarak, bilgi birikminizi güncellemek ve genişletmek için fırsat bulabilirsiniz. Tarih kitapları, sosyoloji çalışmalarıyla geçmişi ve toplumu anlama yetinizi arttırabilirsiniz.

Bu şekilde dünyayı daha derinlemesine anlama fırsatı bulabiliriz. Sevdiklerimizle paylaşabileceğimiz daha anlamlı konularımız olabilir. Kendimizi donatırken çevremizi de donatabiliriz.

Bence buradaki bir diğer kilit nokta da sevdiklerimize vakit ayırabilmek olmalı. Şöyle düşünün istediğiniz kadar başarılı olun, istediğiniz kadar saygı görün, istediğiniz kadar kendinizi bilgiyle donatın. Bunları paylaşabileceğiniz sevdikleriniz yoksa, ne kadar önemli olabilir veya bu donanım size ne kadar bir mutluluk verebilir?

Her günümüzü bir sanat eseri gibi yaşayarak, hayatın bize sunduğu tüm renkleri ve güzellikleri hissedelim. Gün sonunda insan olduğumuzu, kısa bir süre için bu dünyada olduğumuzu unutmayarak yaşamayı bilelim.

“Ağızların tadını kaçıran ölümü, çokça hatırlayın.”

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere,

Sevgiler,

Kardel

--

--

Kardel Rüveyda ÇETİN

Expert Software Engineer @DogusTeknoloji ~ All my life I've been over the top. I don't know what I'm doing. All I know is I don't wanna stop. 🤘